İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | face with (something) f. | (bir şeyle) yüzleşmek | ||
Europe is coming face to face with the suffering of the past. Avrupa geçmişin acılarıyla yüzleşiyor. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | face with (something) f. | yüzeyini/yüzünü (bir şeyle) kaplamak | ||
Öbek Fiiller | face with (something) f. | yüzeyine/yüzüne (bir şey) uygulamak | ||
Öbek Fiiller | face with (something) f. | (bir şeyle) yüzleştirmek | ||
Öbek Fiiller | face with (something) f. | (bir şeyle) karşı karşıya getirmek | ||
Öbek Fiiller | face with (something) f. | (bir şeyle) karşı karşıya kalmak |